Başkasinema tanımı: 25 yaşındaki Sibel, Karadeniz’in ıslık diliyle konuşulan, küçük bir köyünde babası ve kız kardeşiyle yaşamaktadır. Çocukluğunda geçirdiği hastalık sebebiyle konuşamayan, çevresiyle ıslık diliyle anlaşan Sibel’in hayatı tarla, orman ve ev arasında geçer. Köyde kendini yalnız ve dışlanmış hisseden genç kadın, gizemli bir kurdun peşindeyken, bir gün ormanda saklanan Ali adında bir yabancıyla karşılaşır. Sibel, Ali’yle iletişim kurmaya başlayınca, içinde gizlenen gücü fark edecektir.
Yapım yılı: 2018
Tür: Dram
Süre: 95′
Dil: Türkçe
Daha önce kuş dilini duydunuz mu bilmiyorum ama gerçekten böyle bir dil varmış. Filmin konusunu görünce başta kuş dilinin bir kurgu olduğunu düşündüm lakin araştırınca Giresun’un Çanakçı ilçesine bağlı Kuşköy’de bu dilin konuşulduğunu gördüm. Dilin ortaya çıkmasındaki ana sebep ise, yerleşimlerin birbirinden uzak olduğu engebeli arazide yaşayan insanların ıslığın çıkardığı yüksek ses hacminden faydalanarak iletişim kurabilmesi. Zaten filmde Kuşköy’de çekilmiş. Filmde başrol oyuncuları: Damla Sönmez, Erkan Kolçak Köstendil ve Emin Gürsoy. Yönetmenliği ise Guillaume Giovanetti ve Çağla Zencirci üstleniyor. Film toplamda 22 tane ödül almış. Portföyünde Locarno Film Festivali, Busan Film Festivali, Adana Film Festivali, Toronto Film Festivali, Chicago Film Festivali gibi festivallerden de ödüller bulunuyor. Bu kadar anlattıktan sonra ‘Yahu fragman nerede?’ diye soruyorsanız onuda buraya bırakayım.
Bu bölümden itibaren film hakkındaki düşüncelerimi söyleyeceğimden ötürü spoiler içerebilir. O yüzden spoiler yemek istemeyen sevgili okur, elindeki scroll barı yavaşça bırak ve okumaya devam etme.
Filmi gerçekten çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Özellikle Damla Sönmez’in oyunculuğuna hayran kaldım. Resmen oyunculuğunu konuşturmuş. Karakterin konuşamamasının verdiği zorluğu o kadar iyi yansıtıyor ki hayran kalmamak elde değil. Sibel’in Ali’yi arayıp bulamadığı sahnede en ufak bir ses çıkaramadan hıçkıra hıçkıra ağlaması inanılmaz etkiledi beni. Açıkçası o sahneyi izlerken tüylerim diken diken oldu ve boğazım acıdı. Tek kelimeyle mükemmeldi.
Genel olarak filmde, bir kabul görme hikayesine şahitlik ediyoruz. Toplumdan dışlanan Sibel, köydeki efsaneye dayanarak kurtu yakalayarak kendini köye ispat etmeye çalışıyor. Aslında buradaki duyguyu toplumdan dışlanan her kesime uyarlayabiliriz. Film, dışlanmış bireylerin kendilerini ispat etme çabalarının ne denli zor olduğunu tekrar gözler önüne seriyor.
Dizide çalan ve benim de çok sevdiğim parça:
Sizin film hakkında ki görüşleriniz neler?