Herkesin aklından bir dönem “ya ben işi gücü bırakıp çok bilinmeyen bir sahil kasabasına yerleşiyorum” diye geçirdiği olur ya, işte Kemer Köyü tam olarak öyle bir köy.
Bu yaz bir kaç arkadaşımla Biga-Çanakkele taraflarına gittik. Kemer, Çanakkale’nin Biga ilçesine bağlı küçük bir balıkçı köyü. İnsanın memleketi nasıl deniz kenarında olur, bu nasıl bir lüks hala anlamış değilim. Benim gibi köyü denize sıfır olmayanlar denize girmek için para bayılırken, şanslı küçük bir azınlık için denize girmek çok sıradan bir şey. Büyük ihtimal seninde köyün denize sıfır değil di mi sevgili okur, seni çok iyi anlıyorum. Neyse ben deneyimlerime döneyim, sonra ağlaşırız.
Köyün içine denizden doğal bir kanal giriyor, bu sayede doğal bir limanı da var. Köyde geçim balıkçılık üzerinden yürüyor. Ayrıca köyde market, fırın ve okulda mevcut. Kendi köyümü gördükten sonra açıkçası buraya köy diyesim gelmiyor (fırından her gün sıcak ekmek çıkıyor. Poğaça ve simitte cabası) ama neyse. Bunca güzelliğin yanında birde köy antik bir kente sahip. Parion!
İsmi çok bilinmeyen bu antik kentin Troas kenti olduğu kabul ediliyor. Parion ile ilgili daha fazla bilgi almak için şu siteye bakabilirsiniz. 2005 yılında başlayan kazı çalışmaları ise hala devam ediyor. Şu an için kazı alanına ücretsiz giriş yapabiliyorsunuz. Bu kazı alanından çıkan bazı parçalar Troya Müzesi’nde sergileniyor. Bu mükemmel müze için şöyle bir yazı yazmıştım. Kazı alanından bir kaç fotoğrafı da aşağı bırakayım.
Biz kumsala çadır kurduk ve herhangi bir sıkıntı da çekmedik. Kamp yapmak isteyenler için herhangi bir sıkıntı olmayacaktır. Hatta arabanız varsa köyün etrafında bakir koylar mevcut. Biz oradayken pandemi vardı ve açıkcası denize kalabalık olmayan yerlerde girmek istiyorduk. Köy plajı çevre yerleşkelerden günü birlik göç aldığından, plaj biraz dolu olabiliyor. Bu yüzden yüzmek için bakir koylara gittik. Koskoca koyda sadece biz vardık ve doyasıya yüzüp, bağırıp eğlenebildik. Hatta minik bir mağara bile bulduk. Giriş kısmı çok dar olduğu için telefon ıslanmansın diye içeriye telefonsuz girdik ama önünde fotoğraf çekilebildik.
Köyün negatif yönlerine gelicek olursak, çok fazla çöp var. İnsan bu güzelliğin ve tarihin birleştiği yerde bu kadar çöp görünce hayal kırıklığına uğruyor. Köyün bilinçli bir kaç genci çöp toplama etkiliği yapsada yeterli olmuyor. Günlük göçün etkisiyle de çöp tamamen bitmiyor. Birde köyün yakınlarında termik santral olması biraz üzücü. Her ne kadar filtresi takılıda olsa insanın içi çokta rahat olamıyor.
Umarım siz de bir gün kamp kurmaya gidersiniz.
Hanım köylü 😀