Uzun bir aradan sonra blog yazmaya yeniden dödüm. Şu sıralar hakkında araştırmalar yaptığım, okuduğum ve hayatıma yavaştan uygulamaya başladığım bir akım var: Minimalizm.
Hakkında bir sürü belgesel ve yazı olan bir kavram bu. Açıkçası çok değişik yorumlamalarını da gördüm. Benim bu konudan çıkardığım ise:
Az, çoktan iyidir. (less is more)
Aslında herkesin minimalizm’e bakışı farklı. Bazısı evinde sadece bir yatak olmasına, bazısı ise ikea’dan evi soft ürünlerle dizmeye minimalizm diyor. Gördüğüm kadarıyla “Ben minimalistim!” demek çok cool, lakin gerçekten bunu tam uygulayan yok(bence). Aslında felsefenin altında yatan düşünceyi anlamamız çok önemli. Hepimiz insanız ve sonsuz ihtiyaçlarımız var. Şu an bu yazıyı okurken bir dakika durup düşünmenizi istiyorum. En son neye ihtiyacım var dediniz? Sadece hafızası dolduğu için yeni bir cep telefonuna ihtiyacınız vardır belki? Ya da dolabınızdaki onca kıyafete rağmen giyecek bir şeylere ihtiyacınız da olabilir. Aslında mutfakta bir fritöz olsa iyi giderdi. Ya da ılıman bir iklimde yaşamanıza rağmen şehirde giymek için kaz tüyü kullanılan Columbia monta da ihtiyacınız olabilir. Bu örnekler saymakla bitmez açıkçası. İsteklerimiz ve arzularımız çoğunlukla gerçek ihtiyaçlarımız doğrultusunda ilerlemiyor. Genellikle algılardan ve hep en iyisini isteme dürtümüzden oluyor. He ben öyle değil miyim derseniz, ben de öyleyim. Lakin bu girdaptan çok sıkılmıştım ve minimalizm’i hayatıma yavaştan sokmaya başladım. Kendim bunu nasıl yapıyorum, biraz bunu açıklamak istiyorum.
Öncelikle para harcama alışkanlıklarımı değiştirmeye çalışıyorum. Bunun için kendime kısa bir sorular ritüeli hazırladım.
Buna gerçekten ihtiyacım var mı? – Hayır -> O zaman satın alma
| Evet
Buna hemen mi ihtiyacım var? – Hayır -> O zaman satın alma
| Evet
Bu bir deneyim mi?- Hayır -> O zaman satın alma
| Evet
O zaman satın alabilirsin
Açıkçası deneyimlere çok önem veriyorum. Hayatımıza en büyük zenginliği yaşadığımız deneyimler katıyor. Bir arkadaş ortamında en çok deneyimlerimizi anlatırken keyif alıyorum. Bu yüzden deneyimlere para harcarken daha cüretkâr olabiliyorum.
Haliyle bu soruları sorarken kendime dürüst olmak zorundayım. Açıkçası bu motto para harcama alışkanlıklarımı iyi anlamda azalttı. Böylece daha çok birikim yapıp, deneyim satın alabiliyorum.
Minimalizm’e geçtiğim başka bir alansa yaşam alanım oldu. Sürekli her yerde eşya olması artık beni sinir etmeye başladı. Sürekli nasıl daha az eşya görebilirim diye kafa yoruyorum. Burada kastettiğim tabiki odayı bomboş bırakmak değil. Lakin ayda yılda bir kullandığım kalemlerin/makasın masamda durması, mutfakta zorunda olmadıkça tercih etmediğim kupalar vs. devamlı kullanmadığım eşyaların sürekli elimin altında olmasını istemedim ve bunları kaldırmaya başladım. Çok kullanmadığım eşyaları elimin altından kaldırınca bir ferahlama yaşadım. Siz de yaşam alanlarınızı sorguladığınızda eminim ki elinize çok almadığınız eşyaların sürekli el altında durduğunu göreceksiniz. Bunlar gözü yorduğu gibi, temizlik konularında da sürenin uzamasını sağlıyor.
Başka bir alan ise gardolabım. Bu hafta yazlık kıyafetlerimi dolaba koyarken giymediğim bir sürü tişörtü eledim ve şuan sadece 15 tane tişörtüm kaldı. Elediğim tişörtlerin birazını ikinci el kıyafet uygulamalarından satmayı, birazını da bağışlamayı düşünüyorum. Şuan gardolabıma baktığım zaman ne giysem düşüncem olmuyor. Kalan tişörtlerimi ise genelde farklı kombinlere uyabilecek şekilde bıraktım. Eminim ki hepimizin dolabında bir şeyle kombinleyemediğimiz ama zamanında aldığınız kıyafetler var. Belki 1-2 kere giyip bıraktık. Bunlar kafamızı bulandırmaktan başka bir şeye yaramıyor. Ve açıkça söyleyelim çoğumuz kıyafet alışverişi yapmayı bilmiyoruz. Bence çoğu kişi daha tarzını bilmiyor. Bir sürü kıyafet tarzı var:
Klasik, bohem, maskulen & androjen, feminen, retro & vintage, avangart, hipster, gotik, şık, rahat, sofistike, elegant, grunge, eklektik, western, barok, fütüristik, pin-up, punk, vamp, holografik, monokrom…
Daha tarzımızı bilmeden mağazalarda anlık duygularımızla ya da influencer önermeleri ile alışveriş yapıyoruz. Dolaplarımızı sadeleştirmek istiyorsak daha bilinçli tüketim yapmalıyız.
Umarım yazıyı okurken keyif alıp, bazı sorgulamaları yapmışsınızdır. Eğer bu konu hakkında konuşmak isterseniz benimle iletişime geçebilirsiniz. İlerleyen zamanlarda “Dijital Minimalizm” konusu hakkında da bir yazı yazmayı planlıyorum. O zamana dek görüşürüz.